İlhan Bardakçı, “Köpekler Arslanlara Baş Olursa..”, Zaman Gazetesi, 07 Ekim 1995, Cumartesi
Törenin beye yani hakana ve devlet başkanı ve liderlere koyduğu yasaklardan bahsederken diyor ki Kaşgarlı Yusuf:
Eğer arslan köpeklere baş olursa köpekler arslan; köpek arslanlara baş olursa arslanlar köpek olurlar. Dolayısı ile bir kimsenin adı bey, fakat tabiatı alelade insanlar gibi olursa, o halk arasında avamdan daha aşağı sayılır… Bey, müfterileri ve dedikoducuları kendisinden uzak tutmalıdır… Bey mağrur ve kabadayı olmamalıdır. Zira gurur insanı adaletten uzaklaştırır. Hele hasislik. O, beyliğin düşmanıdır. Hasise karşı her yerde isyan edilir. Halkın densizliklerini düzeltmek beyin işidir. Ya, o bozulacak olursa onu kim düzeltir? Mesela bey hele bir, şarapta tad almaya görsün… Bunun acısı halktan çıkar. Beylik ve zulüm uzun müddet bir arada yaşamaz. Halk buna isyan eder… Bey sözünde durmalıdır. Çünkü bir bey için en vahim unvan adının yalancıya çıkmasıdır…
Demokrasi yani istişareye ve halk hakimiyetine dayanan düzeni yozlaştırdığımız için olsa gerek, aslında hele hele bugünlerde devletin ve cemiyetin bu ana temellerini horlamaktayızdır.
Oysa İslamiyet Hak, adalet ve hukuktan yani şeriattan ayrılmadığı sürece halkın Ulul Emre itaatini emreder. Sadece bu kadar değil. Görevin, işe layık olan ehline verilmesini de emrederek idare edenler ve edilenler arasında devlet ve toplumbilimin en harikulade kaidelerinden birisini de vazeder. Devletler tarihinde bu iki hükümden daha mükemmeli ve Kaşgarlı Yusufun bu yorumundan daha mükemmeline rastlamak nice zor iştir.
Dünya toplumlarında ve devletlerinde ne vakit ki arslanlar baş olmuşlardır, o zaman devlet zirvelerde dolaşmıştır. Veyl o devlete ve cemiyete ki, vakit vakit köpekler arslanlara baş olmuşlardır.
Zeval köprüsüne o zaman ayak atılır ve o köprünün altında akan çıldırmış olan sulara kapılmak hak olur.
Kutagu Biligdeki arslan ve köpek teşbihleri bugün dünyanın içinde yaşadığı Demokrasi yozlaşmasına taraftar olanlar için ağır sıfatlar gibi gelebilir. Ama köpekleşmenin bazı şartları açık açık tarif edilmiş:
İçki içmeyeceksin, yani şuurunu muhtel kılmayacaksın… Dedikoducu ve iftiracı olmayacaksın… Başka bir deyimle dedikoducuları ve iftiracıları devlet hizmetinde kullanmayacaksın… Gurur ve kibirden uzak kalacaksın. Yani devlet idaresinin sana sadece bir emanet olduğunu hatırdan çıkarmayacaksın… Hasis yani paragöz olmayacaksın. Beyin gönlü, tabiatı ve dili düzgün olmak gerekir. Hani Eline beline ve diline sahip çıkmak budur. Ve elbette zulme itibar etmeyeceksin. Zalimin kaderi, helak olmaktır. Devletin ise kendisini helak edecek beye tehammülü yoktur.
Biz Türklerin İslamiyeti kainata sığmayacak bir aşk ve heyecanla kişiliğimize toplum ve devletlerimize temel yapışımızdaki esrar İslamiyetin nihai mükemmeliyetine bu muhteşem dini kabul etmeden önce de hazır oluşumuzda yatar. Asırlar süren devletlerin sırrını sadece teşkilatçılık ve alelade askeri başarılarla (bu sebeple) izah etmek mümkün değildir. Sevgili Sait Başerin haklı olarak vardığı hüküm bu.
Peki, arslanların köpeklere tabi olmalarını önlemenin yolları ve çareleri?
Vardır elbette.
Herhalde evvela toplumun köpek havlamalarından korkmaması, sinmemesi ve hele hele köpekleri teşhis edebilmesi şart.
Dünyayı bu illetten kurtarmak kolay değil ama, herhalde imkansız da değil.