Hangi sâha olursa olsun, bir anlam bağlamında değer bulmaktadır.
Anlam ise, eğer hâfıza yüküne anlama demeyeceksek, anlayan özne nezdinde YENİDEN YARATILMAK şartına mahkûm.
Bu durumda ister felsefe, ister siyâset, ister inanç veyâ dogmalar alanında her neyi savunursak savunalım, anlamın bizim indimizdeki kaynağı ancak ve sâdece kendimiz olabiliriz.
…
Bu perspektifi nazar-ı îtibâra almadan ne hâricî fikir sistemlerinin, ne inanç sistemlerinin ve ne de siyâsî ideolojilerin mütâlâası gerçekçi olabilir.
Birileri hâlâ büyük büyük sıfatlara sığınarak nakilci tutumlarla insanlığı “kurtarmaya” çalışıyor!..
Kendi dünyâsına bile indir/e/mediği lâfız yığınlarıyla karanlıkta göz kırpıyor, hidâyet dağıtıyor ya!
Hz. Fuzûlî’ye bin rahmet:
“Gelin ağlayalım bu mâcerâya!”