Mülkiyet bir aldanış. Makam, ünvan, şöhret gibi tutunmalıklarımız ise çok daha serâba yakın.
Eninde sonunda o mevziî ilişkiler elden uçunca, bütün itibârını o nisbette bulanlardaki hüsran ne acıklıdır!
Bu hakikat önümüzde durup duruyor ve insanoğlunun her kuşağı bu rüyâya aldanışa gönüllü!
*
Daha ömrünün baharında, hiç bir bedele değişilmeyecek ömürlerini vatana, millet varlığına, en mühimi Cenab-ı Hakk’a adayıveren şehidlere biraz daha dikkatle bakmalı…
Her heveslendiğimizden uzak kalışta kahra bürünürüz, mahrumiyetlerle kahroluruz ya! İşte tam o vakitlerde aklımıza daima bedelsiz, adsız sansız o feragat erleri gelmeli.
Hayatlarında temel ilke olarak nisbetini Hakk’a tahsis edenler!..
Onlar ne bir bedel istediler ne makam…
Hakk’ın âgûşunda mestâne olmak, üzerine çok çok düşünülmesi gereken bir hal! Zaten 20 li yaşlarında canını ortaya koyan birisine kim, nasıl bir “bedel” verebilir?
*
Gençler ulu ataların öğüdüne açık olmalı ki arınsınlar. Doğru! Ama nice hırsına mağlup, toy ihtiyarın da o fidanlardan öğrenmesi gereken şeyler var…
*
Kahırsız, hüsransız, feragatin huzurunda günler diliyoruz ahbâba efendim.