Olanı anlamak ne büyük iddiâdır.
Görüşümüzde dahî sâdece eşya ve olayların bize bakan tarafını görmekteyiz. Bütünlüğün hareketini, içini, ilişkilerini, zamanda seyrederkenki oluşum ve değişimlerini bilemeyiz. İçten dışa dıştan içe seferlerini tâkipten âciziz.
Şu İsviçre’deki meşhur Cern deneylerinde acz içinde, tarifsiz, tesbitsiz dünya gözlemcilerine bakın!
Varlığın en küçük parçasına inme çabası bir yana, o ufacık ufacık parçalardaki hüner ve şuuru tarif ve tesbite beşerin en hünerli zekâlarının tâkati yetmiyor…
İlim acz içinde, felsefe, sanat, edebiyat, dil hep berâber…
*
Her kullanımda kurulan ilişkileriyle tekrar anlam bulan kelimelerin hakkından gelemeyen sözlükçü garibim, eski zamanların tecrübeleri, anlama ve adlandırmaları üzerinden biçimlenen kelimelerle, asla kendini tekrar etmeyen Zâtî tecellînin şimdisine nasıl derman yetirsin?..
Anlamadaki sınırlandırma, öznel ilgiler bağlamında anlam yaratış… esasen bizim imkanımız! Ancak onca subjektifliğe Hakikat teslim olsa bile anlayışımızın acziyle zihnimizde inşa edeceğimiz mânâ o Hakikat midir?
*
Tefekkürden değerli dostumuz da yok, bir diğer taraftan bakınca.
🙂
Hayırlı sabahlar efendim.