Anlama, “Bilinmeyi sevme”ye mazhar bir paralel tecelli… Bilinme zevki olduğu kadar, yaratma zevkini de duyuracak.
Okuma bir b/varışma, bilişip buluşma olacaktı; tekrar ve soyut planda inşâ olacaktı… Metni parçalayıp tekrar hazm etmek, tekrar ve anlamı kendince ihyâ olacaktı…
Ezbere mahkum bir telkin ve hipnoz varlığına dönüşmek değil… öyle okumalardan sadece taklit ve kendini iptal durağına varılır…
Gerçi bizde, maalesef, mezarın eşiğindeki okumalarımızda dahî “telkin alma adına okuma” revaçtadır! Hâlâ gerçekten okumalardaki metnin belirleyici olamayacağına uyanamayan bir entellektüel muhitin(!) hegemonyasındayız… / Sait BAŞER