“Türk münevveri son yıllarda kendine geliş, özüne dönüş sancıları çekmekte. Bunun içinde yapılacak ilk işin münevverlerimizin fikir ve iman anlayışını tesbit etmek ve ancak bundan sonra bu tesbitler ışığında diğer meselelere ve milli eğitim meselesine dönmek gerekir. Bu şekilde aydınına küskün olan halkın da küskünlüğünün önünün alınacağını ifade eden Sait Başer, “Bugün Türkiye’nin en büyük meselesi, kendi milletinin ölçülerinden sapmadan kalkınmak ve dünya milletleri arasındaki tabii yerini almaktır” diyor. Ayrıca konferans verdiği “Töre” bahsinde “Töre büyük bir ihtimalle eski Türk dininin adıdır” cümlesi dikkat çekiyor.
Doç. Dr. Abdülkadir Donuk Türk devletlerinin “aşiret devleti” olarak kabul edilmemesi gerektiğini Türk siyasi düşüncesinin “devlet halk içindir” prensibine dayandığını belirtiyor.
Hayri Birecik de Batı medeniyetine erişebilmek için attığımız şuursuz ve acele adımların milli kültür ve tefekkürümüzde büyük yaralar açtığını anlatıyor.
Kitabın arka sayfasındaki: “Kervansaraylarımızın, an’anevi Türk misafirperverliğine dayanak bina edilip asırlarca yaşaması gibi müesseseler ait oldukları milletin müspet, istikrarlı haslet ve faziletlerine dayanırlar; ancak bu sayede uzun ömürlü ve verimli olabilirler.
Fakat milli hasletlerdeki mahiyet ve mana birliği istikrar, millet fertlerinin tamamında hakim olan müşterek bir fikir ve iman zemininin eseridir. Nitekim mazimizin parlak devirlerine dikkatle bakarsak görürüz ki o zamanlar bütün milletçe olduğu gibi münevverler tarafından da kabul edilmiş, yaşanmış devlete temel teşkil etmiş bir ortak fikir ve iman zemini vardı. Eski müesseselerimiz arasındaki gaye birliği verim yüksekliği ve bilhassa bugün eksikliğini şiddetle hissettiğimiz devlet millet kaynaşmasının temeli o zemine yerleştirilmişti” paragrafı, takdim yazısinın başlığında sorulan “Neden Türk münevverinin müşterek fikir ve iman zemini?” sorusuna da kısa bir cevap veriyor.