Töre’de de, İslam’da da, Tasavvuf’ta da aklın yeri ve değeri ilk sıradadır. Felsefe veya Batılı geleneklerde ise akıl neredeyse tek değere dönüştürüldü.
Aklın vazgeçilmez bir takım özellikler taşıması gerekir. Meselâ ihtiyacı görmek, zamanlama, öngörü, meseleleri altı yönden değerlendirmek, konuların alt ve üst elemanlarını tesbit, en isabetli kararları vermek vs…
Ancak aklın bu işlevini yerine getirebilmesi için mutlaka göreceliliği anlamış, temkinli, telaşsız, itidal noktasını kaybetmeden işini yapması, yani teenni… gibi hususiyetleri asla elden bırakmaması lazım gelir.
“Alemi sersem, herkesi kör” zannetmek ise, akıl durağına uğramamış olmak demektir.
“Akıl akıldan üstündür, Arş-ı Âlâ’ya kadar” diyen atasözümüzü, bilhassa önden yürüyenler hiç unutmamalı!
Hayvanlarda da akıl var.
Şeytanî zekâdan Allah muhafaza!
Entrikayı akıl zannetmek, gerçeğin bir kısmıyla insan kandırmak! Bunlar münafıklıktır!
Müslüman, muhatabına yalan söyleyemez.
Yalanın en kötü biçimi gerçek malzemeyle söylenen, fitne kaynağı yalanlar! Oysa fitne kıtalden daha feci bir suç…
Aklın en güzel halleri, akl-ı selim veya kalb-i selim sıfatını hak eden seviyeleri…
…
Bir dokun bin âh işit kâse-i fağfurdan…