Söz aydınlığı, daima daha alt elemana doğru çekip götürdü insanoğlunu. Sözle uyanırken sükûta uyudu gönüller! Sözün tevhid edişinde bile “gayrı” zımnen var edildi!
“Var” derken, “yok” da doğdu. Kim bilir, belki de Âdem’e lisan öğretmek, ona verilmiş bir kesretten vahdete varma çilesiydi…
Sükût vahdet, kemâl; söz ise parçalanmışlık, çokluk alâmeti… Sözü, sükûnet kıt’asından söyleyenlere selâm olsun… Sükûnet ülkesinin batmayan gününe doğsun zaman, aydınlığını kalbinde taşıyanların diyârına…