Sait Başer, “Ahlâk Hakkında…” Damlalar, Ramazan Dergisi 24, Tercüman, İstanbul, 07.05.1988
Yaratmak, yaraşmak… kelimeleri Türkçemizde uyum, âhenk, tenâsüp anlatan kelimelerdir. Yaramak sözü de meselâ yenen helâl gıdânın vücut dengesini kuvvetlendirmesi mânâsına yine âhenk ifâde etmektedir.
“Yaratmak” kelimesine, yoktan var etme mânâsı ne vakit, nasıl izâfe edildi bilinmez.
Ehl-i irfan “Allah cihânı yoktan değil kendinden halketmiştir. Âlem vardan var olmuştur” derler.
Kamus’ta da “Halk” etmek nispetlemek, oranlamak, âhenkleştirmek, diye anlatılır. Türkçedeki yaratmak kelimesi gibi…
Öyle ya, zaman ve mekân varlıklar âlemiyle ilgili ölçülerdir. Varlık âleminden evvel “Allah” fikri, ancak bize göre, bir “mefhum” idi. Yaratmak “Yok”tan var etme mânâsıyla düşünülürse, Allah mefhumu yanında bir de kendisinden varlık çıkan var olma kabiliyetinde bir “Yok” mefhumu söz konusu olur ki, farkına varmadan insanı şirke götüren bir tehlike arzeder.
“Halk”, “Hâlık”, “Ahlâk” kelimeleri ise aynı H-L-K kökünden türemişlerdir. Halk etmenin âhenkleştirmek mânâsı dikkate alınınca “Hâlık”: münâsip hale getiren, âhenkleştiren, “Ahlâk” da Hâlık’ın koyduğu âhenge, düzene uymak gbi bir mânâ kazanmaktadır ki, bir nevi hilkat nizamına paralel davranmak, yaratılmışlar âlemiyle âhenkli davranış içine girmek… demek olur.
Tefekkür hafızamızdaki donma ve kalıplaşmalara paralel olarak ahlâk anlayışımız da basit tarif ve şekillerde sıkışıp kalmış.
Ahlâklı adam sus pus oyuran, etliye sütlüye karışmayan zannedilmiş.
“Ben güzel ahlâkı tamamlamaya gönderildim” buyuran sevgili Resul’ün mesajı ve “Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanınız” ebedî buyruğu, tefekkür sahamız dışında kalmış.
Ahlâklanmanın, Allah’ın ahlâkına yükselmek olduğu, bir nefs tasfiyesi ve aydın din tefekkürü vasıtasıyla gerçekleşeceği, türeyiş nizamını anlamak ve uymak, hem de tabii yapımızın ihtiyacını cevaplamak değerindeki İslâm ahlâkının güzel ahlâk olduğu… haramsız, günahsız ahlâk olduğu dikkatimize uzak düşmüş…